Shadow

Ali Emirî Efendi

Ali Emirî Efendi

AliEmiriEfendi

Anadolu’da kıpırdamaya başlayan bebek, makasa yönelirse “terzi olacak”, kaleme yönelirse “kâtip olacak” derler. Bu yolla çocuğun meylini tespite kalkarlar. Ali Emirî için böyle bir şey yapmaları mümkün değildi. Çünkü onun dünyaya geldiği bu evde ne tarafa dönse karşısına “kitap” çıkar.

Ali Emirî, Diyarbakır’da doğar. Babası ilme meraklı bir insandır. Onu tedrisatının ciddiyetiyle tanınan Sülûkiyye Medresesine yollar. Hatta baba-oğul sohbet sohbet dolanır, edeple diz çöküp âriflerden, fazıllardan hisse almaya bakarlar.

Ali Emirî, henüz 8 yaşındayken şiir yazmaya başlar, sırf bu iş için “Kavafi lügâtını” ve “Kamus-ı Osmani”yi ezberler. Âşık Ömer’i, Sümbülzade Vehbi’yi ve Kaside-i Bürdeyi, Emalî’yi yutar. Hocasının suallerine bu kitaplardan aktardığı paragraflarla cevap verir ki, yılların müderrisi bile çok şaşar.

Ali Emiri Efendi, Maliye Müfettişi olarak tam otuz yıl imparatorluğu turlar. Gittiği yerlerden bıkıp usanmadan kitap toplar. Bu uğurda bütün maaşını (hatta ailesinin yolladıklarını da) harcar. İşte İşkodra-Yanya havalisinde çalışırken, eline değerli bir eser geçer, ancak kitabın ikinci cildinin San’a’da olduğunu öğrenir. Sırf o nüshayı istinsah edebilmek (yazabilmek) için tereddütsüz tayinini ister. Yemen’i karış karış dolanır, eski bedevi ailelerini bulur, yazmalar, şecereler derken, “Yemen Tarihi” üzerine nefis bir seri yapar. Eğer bu eserleri o toplamamış olsa İngilizler alayını çalar. Hasılı çok yer gezer, hem bilgisini, görgüsünü, hem de kitaplarını artırır, gün gelir cilt sayısı 15 bine ulaşır ki bunların en az 6 bini el yazmasıdır.

Ali Emirî, Bayezid Devlet Kütüphanesi hafız-ı küttâbı İsmail Saib Sencer Hocaefendiye hayrandı.

Hayatı boyunca gittiği her yerde kıymetli kitapları topladı ve 16.000 cildi ihtivâ eden kütüphanesini Fatih’te Feyzullah Efendi Medresesinde kendi adına kurduğu Millet Kütüphanesine bağışladı. Ölünceye kadar da bu kütüphanenin müdürlüğünü yaptı. Yaptığı bir diğer hizmeti de, Kaşgarlı Mahmud’un o zamana kadar ele geçmeyen Dîvân-ı Lügâti’t-Türk adlı eserini bulması ve ilim âlemine sunmasıdır.

Bazı telif eserleri: Levâmiu’l-Hamîdiyye, Cevâhiru’l-Mülûk; Tezkire-i Şuarâ-yı Âmid; Ezhâr-ı Hakîkat; Lütfi Paşa’nın Âsafnâmesi.

23 Ocak 1924’te öldü. Kabri Fatih Camii hazîresindedir (Rahmetûllâhi aleyh).

Bir cevap yazın