Shadow

İmam Hatip Yıllarım

 

İstanbul’un müstesna semtlerinden Gayrettepe’de oturuyorduk. Şu günlerde bir dizi ismine de konu olan seksenlerin ortasındaydık. İlkokulu bitirmiştim. Annem, çok uzaklarda yaşayan teyzemden etkilenmiş: “Onun çocukları imam hatipe gidiyorlar, çok da memnunlar, seni de imam hatipe gönderelim mi? ” diye sormuştu bana. Bizim oralar, elit muhit… Zengin aileler, ermeni vatandaşlar, musevi vatandaşlar, asansörlü çok katlı binalar var. Daha neler neler…

“Olur, gideyim.” dedim. Nereye gideceğimi tam bilmiyorum. Yaşım daha 11 ve ya 12…Okulun nerede olduğundan bile haberim yok. Elit semtimizde, mahçup ve küçük dünyamı renklendiren çeşitli sözler duymaya başlamıştım. Haliyle, konu ben olduğum için ilgilenmesem, dinlemesem ayıp olurdu. Babam yaşlarında bir amca, beni gördüğünde: “Ölü yıkayıcısı mı olacaksın?” dedi. Çok yüklenmişti bana,ısrarla kolej eğitiminin faydalarından bahsediyordu. Seni de birisi yıkayacak diyememiştim. Bir başkası,” Çocuğa yazık edeceksiniz.” demiş babama. Endişelenmeli miyim diye ciddi ciddi düşündüğüm de olmuştur. İlkokul öğretmenim, anneme kızmış: “Çok çalışkan bir öğrencimdi. “ demiş. Beni sahiplendiğini zannetmem çok kısa sürdü. Arkasında bekleyen cümle biraz farklıydı: “ Göndermemelisiniz Efendim !” Küçük dünyamın ilk büyük sözlerinin yaşandığı çalkantılı bir yaz sezonu böyle geçti gitti.

Ağustos sonu veya eylül başı… Sıcak bir hava… Nem oranı yüksek.7 sene boyuca her sabah yolcusu olacağım 27/ B otobüsüne Mecidiyeköy’den bindik, Sanayi Mahallesine geldik. Durakta otobüsten iner inmez Ümmetin kıt kanaat yardımlarıyla yapıldığını fark ettiğim caminin karşısında aynı masumlukla duran, tamamıtuğla, boyası yapılmamış, bahçesi topraktan, yanında bir büyük mezarlık olan okulumu gördüm. Cami, okul, bahçe ve mezarlık… İşte size dört dörtlük bir mekân. Bahçe de bir kalabalık ki sormayın. İğne atsanız… Yok! Hiç atmayın. Bulamazsınız. Bizim zamanımızda diye başlayan cümleleri çok duyardım, bir gün bizim zamanımızda diye cümleye başlayacağımı hiç hayal etmezdim o zamanlar iki bin öğrenci kayıt için müracaat ederdi imam hatiplere. Abartmış olabilirim hakkınızı helal edin 25 sene evvelinden bahsediyorum.

Velhâsıl, ben artık bir imam hatip öğrencisiydim. Okul servisimiz yoktu. Her sabah ve akşam Sanayi mahallesine otobüsle gelir giderdik. Dersler dersleri takip etti, yıllar yılları…

Ortanın sonunda okudum ben Minyeli Abdullah’ı. Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar diye bir kitap vardı. Ahmet Günbay Yıldız romanları okunurdu bol bol. Kevser çay ocağında saatlerce sohbet ettiğimiz günleri hatırlıyorum. Bir yandan matematik sınavına çalışırken, diğer yandan Karia suresini ezberlemeye çalışıyordum. İmam hatip okulları böyle alır adamın aklını. Fen Bilgisi hocasından Osmanlı tokadının ne demek olduğunu öğrendik. Seyyid Kutup okuduğumda lise ikinci sınıftaydım. Bediüzzaman’ı, kırık notlarımızı tedavi etmek için özel dersler aldığımız evlerde, Oğuz Atay’ı otobüslerde okuyordum. Lise yıllarımız fikir çatışmalarımızı zirveye oturtmuştu. Cemaatler arası gidip gelmeler, merhum Necmettin Erbakan Hocamızın yükselen Refah Partisi rüzgârı,ehli keyf arkadaşlara kızgınlıklarımız, hocalarımızın fikirlerini beğenmeyip din üzerine tartışmalarımız bir yana , tefsir hocamızdan ders dinlerken sınıfta çıt bile çıkmazdı. Edebiyat dersinde: “Bu şairler de hep solcu kardeşim! “dediğimi, sonra üniversiteye bir edebiyat öğretmeni adayı olarak başladığımı ve fakülteyi bitirince yine Kâğıthane’de, bu sefer içinden imam hatip geçen bir okulda edebiyat öğretmeni olarak 8 koca yıl eskittiğimi biliyorum.

İmam hatip lisesi bir okul değildi. Şimdi daha iyi anlıyorum. Burası çevresindeki faktörleri ile birlikte bir şahsiyet oluşturma merkeziydi. Bir kimlik kazandırıyordu bize. -İmam hatipli bu-diyorlardı. Bazen bir öcü oluyordunuz, bazen bir ahlak sembolü. Hele Cuma akşamları aile içinde toplanıldığında oku bakalım Yasin’i dediklerinde ve siz de okuduğunuzda annenizin, babanızın, akrabalarınızın yüzündeki tatlı tebessümü kolaylıkla görebiliyordunuz. Seneler sonra arkaya baktığımda annem ve babama her zaman dua edeceğim.

Biz, öyle sağlam arkadaşlıklar kurduk ki bu okulda, seneler bizi zaman zaman ayrı mekânlara atsa da şimdi hep beraber bu gazeteyi çıkarıyoruz. Bazı STK’larda birlikte programlar düzenliyoruz. Eski günleri konuşup ikbalimizdeki ortak ideallerimizi dillendiriyoruz.

Sözün özü dostlar! Kendi oğluma şunu dedim:

‘’Gel, bu yüksekten uçan puanlarını başka liselerde harcamayalım. İmam Hatip liselerinden hangisini kazanırsan ona git.’’ O da bana ne dedi derseniz: “Ben de öyle istiyorum baba.” Bir babanın oğluyla ilgili mutlu olabileceği en güzel cevabı almıştım.

Malum zaman dilimlerinden geçtik bu ülkede. İmam hatip okullarının orta kısımları kapatıldı. Şimdi yeni bir başlangıç yapma zamanı. Heyecan fırtınaları kopuyor yüreklerde.

Hayırlı haberlerinizi bekliyoruz ve dualarımızı, desteğimizi ve sevgilerimizi gönderiyoruz.

Meçhul sonumuz mübarek olsun.

serdarcil01@hotmail.com

Kaynak: www.buulkegazetesi.com

 

Bir cevap yazın