Üç Karınca ve Kalem
Bir gün bir karınca bir kâğıdın üzerinde duran kalemi gördü.
Kalemin nasıl yazı yazdığını görünce ona hayran kaldı. Gidip diğer karıncalara “Kalem, kağıdı fesleğen, susam ve gül bahçeleri haline getirdi.” diye marifetini anlattı.
Bunun üzerine ikinci karınca:
‘Hayır! O resimleri çizen, kağıdı gül bahçelerine çeviren kalem değil, onu tutan parmaklardır, kalem sadece bir araç.’ dedi.
Üçüncü karınca söze karıştı:
‘Hayır ikinizde bilemediniz!
Bütün bu güzellikleri gerçekleştiren koldur; ancak parmaklar onun gücüyle kalemi, kavrayıp süsler meydana getirdi.dedi.
Bu işin doğrusunu öğrenmek için bilgili bir karıncaya başvurdular. Bilge karınca da şöyle dedi:
‘Tüm bu yetenekleri sergileyen sadece beden değildir, Aslında beden uykudadır ve ölüdür. Beden elbise ve sopa gibidir, can olmadan, akıl olmadan oynamaz. Bu süsleri ve nakışları, akıldan ve candan başkası yapamaz” dedi.
O karınca da, canın, aklın ve bedenin Allah istemeden varolmayacağı, canın ve bedenin Allah’ın emri ile hareket edebildiğini; Rabbin kudreti olmazsa onların bir hiç olduğunu, şayet Allah biran olsun akıldan ve zekadan yardımını kesse, aklın aptallıklar yapmaya başlayacağını bilemedi.