Shadow

Hangi İslam ?

    

‘Bedeviler inandık dediler.. De ki, siz iman etmediniz, bari teslim olduk deyin…’

Kur’an’ın önemli âyetlerinden biri bu.. (Hucurat-14) İslam ve Müslüman sözcüklerinin eş manada kullanılmasını sorgulamaya imkân veren, inanmakla inanmış görünmek ayrımına işaret eden yanıyla önemli…

İslam tarihinde örnekten bol bir şey yok, ama birine işaret edersem herhalde ne kastettiğim anlaşılır… Günümüzün muteber kaynaklarının hemen tamamında faziletinden söz edilen, İslam’ı geç kabullenmişliğinden dolayı yaşadığı ıstırap, İslam’a karşı verdiği mücadeleden dolayı pişmanlığı anlatılan bir sima var: Ebu Süfyan… Sıradan bir Mekkeli değil bu.. Kabe yönetiminin Kureyş’in elinde olmasından rahatsız zengin Umeyyeoğulları’nın lideri, Muaviye’nin babası, Yezid’in dedesi… Alman imparatoru II. Wilhelm’in girişimiyle yok olmaktan kurtarılıp Almanca’ya tercüme edilen Abdülhamid’in Wilhelm’le dostluğuna rağmen Türkçe’ye kazandrılamayan sahabelerin hayatının anlatıldığı- Tabakat adlı eserde Ebu Süfyan’ın akrabası Hz. Osman’ın hilafeti sırasında çevresine topladığı Umeyyeoğulları’ndan cemaate ‘Aramızda yabancı yok değil mi’ diye sorduktan sonra Müslümanlara karşı katıldığı iki savaşta gözlerini kaybettiği için kölelerinin yardımıyla hareket edebiliyordu- şöyle dediği anlatılır:

‘Durum cahiliye dönemine dönsün… Topu kapar gibi elinize alın ve başkasına kaptırmayın.. Ne cennet var ne cehennem…’
İşte bir yanda bu Ebu Süfyan’ın oğlu ve torunuyla kendince inşa ettiği, Selçuklu döneminde Nizamiye medreseleri sayesinde ‘resmileşen’
bol akça temeline yaslanmış bir inanç var; diğer yanda da Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği İslam… Neden bol akça tabirini kullandığımı da söyleyeyim… Ebu Süfyan, Nuaym adlı bir tüccara rüşvet vererek onu Medine’de Müslümanlar arasında kendisinin askeri gücünün fazlalığı konusunda propaganda yaparak ürküntü doğurması için gönderir… Bu olayın açığa çıkması üzerine gelen âyette Allah: ‘İşte o şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. Şayet iman etmiş kimselerdenseniz onlardan korkmayın, benden korkun’ diyor. (Al-i İmran-175) Ebu Süfyan’ın oğlu Muaviye’nin de Hz. Ali’nin hilafetine engel olmak, gerek onun gerekse oğullarının halifelikleri döneminde Müslümanları aleyhlerine çevirmek için bol bol para ve mevki dağıttığı, hilafeti ele geçirdikten sonra İslam inancını nasıl servet toplamaya alet ettiğini de merak eden her türlü kaynaktan öğrenebilir…  Baştan itibaren söylemek istediğim, günümüzde kendisini Müslüman olarak tarif eden insanların inandıkları dinin temeli olan Kur’an dışındaki her kaynağı sorgulama mecburiyetinde olduklarıdır. Müslümanların tek ihtiyacı, adına İslam denilerek inşa edilen Hint/ Zerdüşt inanışlarından devşirilmiş rivayet/hurafe yumağına aklın ve ilmin ölçüleriyle yaklaşacak aydınların ortaya çıkmasıdır… Bu yapılmadığı sürece perakende kılık kıyafet tartışmalarından, alternatif yılbaşı törenlerinden, çam süslemesi öfkesinden, ezbere dayalı din eğitimi veren İHL çekişmesinden kurtulmamıza imkân yok…

Vefatının yıl dönümü nedeniyle geçtiğimiz hafta hatırasını andığımız Mehmet Akif’in ‘Kur’an’ı asrın idrakine söyletmek’ sözünü hatırlamak, sadece Türk toplumunun değil bütün Müslüman toplumların aynı dertle mustarip olduklarını bilmek lazım. Sayıları şimdi yüz bin olan camilerinde asırlardır beş vakit namaz kılınan ve her namazda ahlak, fazilet, dürüstlük telkin edilen Türkiye’nin mevcut tablosundaki sakilliklere bakmak dahi, inanç konusunda bugüne kadar yapılanların, kitleleri iyiye ve doğruya götürmeye yetmediğini düşündürmeli…
Peygamberin kendisi hayattayken ve Kur’an en doğru şekilde onun tarafından yorumlanabilirken Medine Sözleşmesi dediğimiz hukuk açısından ‘sivil anayasa’ niteliğinde olan bir metne ihtiyaç duyulmasının sebeplerinden tutun, Hulefa-i Raşidin döneminde âyetlerde yer alan açık hükümlere rağmen değişen şartlar dolayısıyla nasın aksine kararların alınabildiğinin düşündürmesi gereken hususlara kadar her konuda bir zihniyet yenilenmesine ihtiyaç var.
 

Avni ÖZGÜREL

Bir cevap yazın