Shadow

Düşünmek, Akılla Yol Almaktır

Düşünmek, Akılla Yol Almaktır

Bu hafta sizinle ilk okuduğumda “vay be!” dediğim bir olayı paylaşacağım. Bilgi üzerinde düşünen insanın yapabilecekleri konusunda çok çarpıcı bir örnektir.

Allah insanı sürekli tefekkür etmeye davet ediyor. “Hiç düşünmez misiniz? Aklınızı kullanmaz mısınız?” diye biten onlarca ayetle, Allah’ın bizleri niçin sürekli düşünmeye ve aklımıza kullanmaya davet ettiğini bu ve benzeri olayları okudukça daha iyi anlıyorum.

 Lise bittikten sonra, Kuran Meali okumaya ilk başladığımda en çok dikkatimi çeken birkaç şeyden birisi bu oldu. Allah insanı sürekli okumaya, öğrenmeye ve öğrendikleri üzerinde düşünmeye davet ediyor. Sadece okumak, bilmek yetmiyor. Bildiklerimiz hakkında düşünmek zorundayız.

Hem ailemizden hem hocalarımızdan defalarca İslam tarihini dinledik, okuduk. Peygamber efendimizin dünyaya gelişiyle birlikte, dünyada meydana gelen mucizeleri bilmeyen yoktur.

Doğduğu gecede Mekke’yi bütünüyle misk ve amber kokusu kaplamıştı.

Doğduğu gece kisrânın sarayı yıkıldı.

Mecusilerin (ateşe tapanların) bin yıldır yanan ateşi söndü.

Lat ve uzza dâhil bütün putlar kırıldı

Bu bilgiler, yüzyıllardır Müslümanlar tarafından biliniyor. Nesilden nesile anlatılarak, dilden dile dolanarak anlatılan, yazılan bu bilgiler, Peygamber efendimizin hayatını anlatan tüm kitaplarda vardır. Bu bilgiye sahip olmak (bilmek) ve bu bilgi üzerine kafa yormak (düşünmek) arasında nasıl büyük bir fark olduğunu, ben aşağıda sizinle paylaşacağım yazıyı okuyunca daha iyi anladım.

* * * * * * * *

Avustralyalı amatör bir arkeolog olan William Knox d’Acry, arkeoloji ve tarih çalışmıştır. William, 1890’lı yıllarda, İslam tarihini de merak etmiş ve okumuş. İslam tarihini okurken, “Müslümanların Peygamberi dünyaya geldiği zaman meydana gelen mucizeler” bölümünü okurken zihninde aniden bir ışık yanmış. “Mecusilerin bin yıldır sönmeyen ateşi sönmüştür” bilgisine takılı kalmış. Ve bu bilgi üzerinde düşünmeye başlamış.

“Mecusilerin (ateşe tapanlar) sönmeyen ateşinin kaynağı neydi? Bu kaynak odun – kömür olamaz. Hem çok masraflı hem de büyülü (çekici) bir tarafı olmaz, odun – kömürle yanan ateşin. İnsanlar odun toplayıp ateşe taşımasa ateş söner. İnsan takviyesi ile yanan, odun taşınmayınca sönen bir ateşi kimse kutsal kabul etmez.”

William, ateşin niçin sönmeyeceği konusunda düşünürken zihnin büyük bir ışık yanıyor. Zihninde yanan bu ışığın peşinden İran’a, Mecusiler yüzyıllar boyunca yaşadığı bölgeye incelemeler yapmak üzere gider. Arkeoloji çalışmalarına orda devam eder. İran yönetimine, İran medeniyetinin köklerini ve tarihini araştırdığını söyler. Ancak zamanının büyük bir kısmını, Mecusilerin tarihte yaşamış olduğu bölgeye ayırır. Onu en çok Mecusilerin tapınakları ilgilendirir.

İranlılar, kendi medeniyetlerini bu kadar araştıran ve İran aşığı (!) olan bu arkeolog William’ı çok severler. Hatta, dönemin İran Şahı Rıza Han Pehlevi, kendisinden İran’ın kalkınması ve bir demiryolu ağı kurulması hususunda yardım ister. William bu konuda Batılı dostlarının desteğiyle Şah’a yardım eder.

1901 yılına gelindiğinde ise Şah’tan küçük bir iyilik ister. O da İran topraklarında petrol arama ve çıkarma yetkisidir. Bu adama İran Şahı, 60 yıllığına petrol arama ve çıkarma yetkisi verir. Bunun karşılığında da William Şah’a 20.000 dolar nakit para ve çıkacak petrollerin satışından yüzde 16 pay vermeyi kabul eder.

Bu yetkiyi alan William Mecusilerin yaşadığı bölge olan Basra körfezinin kuzeyinde sondaj çalışmaları yapmaya başlar. Her sondaj vurduğu yerden petrol fışkırmaya başlar.

William, çıkarttığı petrolle çok zengin olur ve farklı şirketlerle ortaklık kurarak petrol çıkartmaya devam eder. Sonradan şirketini ve petrol çıkartma yetkisini devrettiği İngiliz şirketi British Petroleum’un temelleri atılır. Bugün hepimizin bildiği BP Benzin şirketi bu süreç sonunda kurulmuştur.

* * * * * * * * *

“Mecusilerin ateşi bin yıl boyunca sönmemişse, o ateş odun ve kömürle yakılmamışsa, o bölgede kesinlikle çok büyük petrol kaynakları vardır!” düşüncesiyle harekete geçen William, BP şirketinin temellerini atmış adeta.

 Aynı dönemde yaşayan yüz binlerce Müslüman, aynı bilgiye sahip olduklar halde, o bilgi üzerinde düşünmedikleri için, düşünen William’ın Petrolünü çok pahalıya almak zorunda kalmışlar.

Düşünmeyen insan, Peygamberinin mucizeleriyle sadece sevinir. Allah, okuyun, öğrenin, düşünün diyor. “Benim Peygamberim o kadar büyük ki, o doğduğu zaman Mecusilerin bin yıldır sönmeyen ateşi bile sönmüş!” bilgisini ezbere bilmek kimseye bir şey kazandırmaz.  

Aklı bilgiyle besleyen insan, bilgiyi düşünceyle, enerjiye ve güce dönüştürmeli. Çünkü: Düşünmek, akılla yol almaktır.

Tüm bu bilgiler ışığında, “Bir saat tefekkür etmek, bir sene nafile ibadet etmekten daha hayırlıdır” hadisi üzerinde herkesi düşünmeye davet ediyorum.

Bir cevap yazın