Cennet Bahçesi Amel Defterimiz
Kur’an-ı Kerim de insanın hafızasında, canlı tasvirler şeklinde hafızamızda devamlı yaşayacak canlı misaller vardır. Bunlar çok enteresan misallerdir.
İşte bu misallerden biriside Bakara Suresinin yani Kur’an-ı Kerimin en uzun süresi olan 286 Ayetli Süresinin, 266.Ayetidir.
BAKARA 266: Mealen: Sizden biriniz arzu eder mi ki, hurma ve üzüm ağaçlarıyla dolu, arasından sular akan ve kendisi için orada her çeşit meyveden (bir miktar) bulunan bir bahçesi olsun da, bakıma muhtaç çoluk çocuğu varken kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, bahçeye de içinde ateş bulunan bir kasırga isabet ederek yakıp kül etsin! (Elbette bunu kimse arzu etmez.) İşte düşünüp anlayasınız diye Allah size âyetleri açıklar.
Ayet şöyle bir sualle başlıyor:
Eyeveddu ehadukum. Ey kullarım sizden biriniz arzu eder mi ? İster mi ki, En tekûne lehu cennetun min nahîlin ve a’nâbin. Kendisinin hurma ağaçlarından, üzüm çubuklarından meydana gelen muazzam bir bahçesi olsun. Tecrî min tahtihel enhâru. Aralarında şakır şakır nehirlerin aktığı ağaçlar bulunsun. Lehû fîhâ min kullis semarâti Orda kendisi için her türlü meyveler olsun. İşte bu vaziyetteyken ve esâbehul kiberu ihtiyarlık gelip çatsın. Yani ihtiyarlık gelip çatmış, kendisinin iş yapacak takati de kalmamış. İşte böyle bir zamanda muazzam bir bahçeye sahip olsun. Daha Ya Rabbi ve lehu zurriyyetun duafâu Kendisinin de zayıf aciz bakıma muhtaç çocukları torunları bulunsun. Böyle bir vaziyette çocukları ve torunları da varken kendisinin işte bu şekilde bir bahçesi olsun. Bunu ister mi siniz. Şimdi vicdanımızdan yükselen ses “Elbette Ya Rabbi! Böyle bir bahçemizin, böyle bir zamanda böyle bir bahçemizin bulunmasını elbette isteriz Ya Rabbi!” Vicdanımızdan gelen ses bu. Ama arkasından fakat, fe esâbehâ ı’sârun fîhi nârun fahterakat Arkadan bir atik parçası bir yıldırım çakmış olsun, içinde bir ateş parçası bulunan bir yıldırım fahterakat bahçenin tamamı yanıp kül olsun. Bunu da ister misiniz. Aman Ya Rabbi nasıl isteriz bunu. Baş tarafı çok güzel böyle bir bahçeye sahip olmayı elbette isteriz. Ama beklenmedik bir zamanda yıldırımın çarpmasını orasının kül haline gelmesini istemeyiz. İşte kullarım kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti Allah ayetlerini size bu şekilde açıklıyor. Bu şekilde açıklıyor ki leallekum tetefekkerûn Derin derin düşünesiniz ve bu ilahi misalle Allah’ın ne demek istediğini anlayasınız diye.
Şimdi bu güzelim bahçe, bizim amel defterlerimiz, hayat dosyalarımız yani sağımızda ve solumuzdaki melekler her ne yaparsak yapalım, yaptıklarımızı kaydediyor. Mesela Peygamber Efendimiz buyuruyor ki “İnsan ağzından bir söz çıkarmış olmaz ki, iyiliği-kötülüğü, helal-haram noktasında ağzından bir söz çıkarmış olmaz ki yanında hazır bulunan melek onu derhal kaydetmesin.” Tabi şimdi bu bilgisayar, internet olayı çıktıktan sonra böyle işlerin ne kadar kolay olduğu da daha iyi anlaşılıyor.
Bu güzelim bahçeden maksat amel defterimiz. Şimdi amel defterimizde o kadar çok sevaplar var ki, güzel bir cennet bahçesini andırıyor. O sevaplarımız amel defterinde yer almış oluyor. Hem de en çaresiz kaldığımız zaman da bize bunlar ihsan edilmiş olacak, bize verilmiş olacak. Atik parçası ise günahlardır, küfürdür, zulümdür, kötülüktür haramdır. Terk edilen ibadetlerdir. Bunları yapmak neymiş ateş parçası o bahçeye düşüyor bahçeyi yakıyor demektir. Yani kulaklarımızda çınlaması lazım gelen çok güzel çok ilahi bir misaldir bu. Pek çok kimseler mübarek günlerde, mübarek gecelerde cumalarda, bayramlarda, ramazanlarda o kadar güzel ibadetler yapmaktadırlar, hayır yapmaktadırlar ki, amel defterleri rengarenk sevaplarla dolmaktadır. Ama bazı nasipsiz insanlar bayramdan sonra bakarsınız ki eski günahlarına döndüler. İçki, kumar ne kadar adi hareketler varsa neticesinde küfre bile yuvarlandılar işte onların bu güzelim bahçeleri kül oldu gitti demektir.
Eğer kulaklarınızda çınlarsa bu ayet, o zaman da ayetin ne demek istediği sizi iğnelemiş olur. Yanlış hareketleriniz olduğunda ayetin mesajı sizi frenlemiş olur.
Allah’u Zülcelali Vetakaddes Hazretleri rıza-i şerifine uygun amel ve hareketlere nail eylesin. Amin.